HZ. İSA (A.S.) BU YÜZYILDA YERYÜZÜNE DÖNECEK | ||||||
AYETLERDE HZ. İSA (AS)'IN İKİNCİ KEZ YERYÜZÜNE DÖNÜŞÜ
|
||||||
Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez geleceği konusu Kuran'da çok açık olarak bildirilmiştir. Kuran'da bildirilen bu deliller şu şekildedir: | ||||||
1. DELİL
Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne ineceğine dair işaretler taşıyan ayetlerden ilki Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetidir:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey
İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim,
seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar
inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır,
hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim.
(Al-i İmran Suresi, 55)
Ayetteki "sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim"
ifadesi dikkat çekicidir. Kuran'da kıyamete kadar inkar edenlere üstün
olan ve Hz. İsa (as)'a gerçekten tabi olan bir grubun varlığından söz
edilmektedir. Peki kimdir bu tabi olanlar? Hz. İsa döneminde yaşayan
havariler mi, yoksa günümüzde yaşayan Hıristiyanlar mı?Hz. İsa (as) Allah Katına yükselmeden önce ona uyanların sayısı çok azdı. Ve onun dünyadan ayrılmasının ardından da hızla Hıristiyanlıkta bozulma başladı. Ayrıca havariler, ciddi bir baskı altında yaşamak zorundaydılar. Sonraki iki yüzyıl boyunca da, Hz. İsa (as)'a iman edenler aynı baskılara maruz kaldılar; zira hiçbir siyasi güce sahip değillerdi. Bu durumda geçmişte yaşayan Hıristiyanların, inkar edenlere üstün geldiklerini ve bu ayetin onlara baktığını söyleyemeyiz. Daha sonrasına yani şu anda yaşayan Hıristiyanlara baktığımızda ise zaten Hıristiyanlığın özünün bozulduğunu, Hz. İsa (as)'ın anlattığı hak dinden farklı bir din oluştuğunu görürüz. Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olduğu şeklindeki sapkın inanç benimsenmiş ve teslis inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) kabul edilmiştir. (Allah'ı tenzih ederiz.) Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış olan günümüz Hıristiyanlarını da Hz. İsa (as)'a vahyedilen hak dine uyanlar olarak kabul edemeyiz. Kuran'da teslis inancının sapkın bir inanç olduğu şöyle bildirilmiştir:
Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur... (Maide Suresi, 73)
Bu durumda "sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim"
ifadesi açık bir işaret taşımaktadır. Hz. İsa (as)'a uyan ve kıyamete
kadar yaşayacak olan bir topluluk olması gerekmektedir. Böyle bir
topluluk, kuşkusuz Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar gelişiyle ortaya
çıkacaktır. Ve ona tekrar dünyaya gelişi sırasında tabi olanlar,
kıyamete kadar inkar edenlere üstün kılınacaktır.
2. DELİL
Konu ile ilgili olarak ele aldığımız Nisa Suresi'nin 156-158. ayetlerinin arkasından Allah, 159. ayette şöyle buyurmaktadır:
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden
önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların üzerine
şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Yukarıdaki ayette yer alan "ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur" ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bu cümlenin Arapça karşılığı şu şekildedir:"... ve in min ehlil kitabi illa leyüminenne bihi kable mevtihi" Burada bazı tefsirciler "o" zamirinin Hz. İsa (as) yerine Kuran'a baktığını düşünmüşler ve ayete Kitap Ehlinin ölmeden Kuran'a iman edeceği şeklinde bir yorum yapmışlardır. Oysa bu ayet öncesindeki iki ayette de "o" zamiri tartışmasız bir biçimde Hz. İsa için kullanılmıştır:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu
Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle
bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara
(onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa
düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan
başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak
öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)
Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan "o" zamirinin Hz. İsa (as)'dan başka bir kişiyi ya da varlığı kastettiğinin hiçbir delili yoktur.
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden
önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların üzerine
şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Diğer taraftan ayetin ikinci cümlesinde yer alan "Kıyamet günü, o da onların üzerine şahit olacaktır" ifadesi
de dikkat çekicidir. Kuran'da kıyamet günü insanın dilinin, ellerinin
ve ayaklarının (Nur Suresi, 24, Yasin Suresi, 65), işitme, görme
duyularının ve derilerinin (Fussilet Suresi, 20-23) kendi aleyhlerine
şahitlik edecekleri bildirilmektedir. Kuran'ın şahitliği ile ilgili ise
hiçbir ayet yoktur. İlk cümle -gramatik olarak veya mantık açısından
hiçbir delil bulunmamasına rağmen- Kuran'a bakıyor kabul edilirse,
ikinci cümlede yer alan "o" zamirinin de Kuran'a
baktığı iddia edilmiş olur. Oysa bunu söylemek için açık bir ayet
gerekir. Bununla birlikte, bir önceki ayette bildirilen "… Allah onu Kendine yükseltti"
ifadesi de, bu ayette işaret edilenin Kuran olmadığını bir kez daha
göstermektedir. Kuran 1400 yıldır iman edenlere hidayet rehberidir ve
Allah Katına yükseltilmemiştir. Allah Katına yükseltilen Hz. İsa
(as)'dır. Bu da ayette haber verilen şahitliğin, Hz. İsa (as)'ın Kitap
Ehli için yapacağı şahitlik olduğunu, ayette "o" zamiri ile Kuran'a işaret edilmediğini gösteren bir başka delildir. (Doğrusunu Allah bilir.)Diğer ayetlerde aynı zamirin, Kuran'ı işaret ettiği durumlarda, (Neml Suresi, 77 ve Şuara Suresi, 192-196'da olduğu gibi) ayetin öncesinde ya da sonrasında Kuran'dan bahsedildiğini görürüz. Ayetin öncesinde, sonrasında veya ayetin içinde Kuran'dan bahsedilmiyorsa, bu ayetin Kuran'ı tarif ettiğini söylemek yanlış olur. Bu ayette ise çok açık bir biçimde Hz. İsa (as)'a inanılmasından ve onun inananlara şahit olmasından bahsedilmektedir. Ayetin manası hakkında belirteceğimiz ikinci nokta ise "ölümünden önce" ifadesinin yorumu ile ilgilidir. Bazıları bu ifadenin "Kitap Ehlinin kendi ölümlerinden önce" inanması anlamında olduğunu düşünmektedirler. Buna göre Kitap Ehlinden olan her kişi kendisine ölüm gelmeden Hz. İsa (as)'a mutlaka iman edecektir. Oysa Arapça dilbilgisi, bu iddianın doğru olmadığını göstermektedir. Kuran'da Kitap Ehli ile ilgili tüm ayetlerde, çoğulluğu ifade eden "hum" eki kullanılmıştır. (Beyyine Suresi, 1 ve 6; Hadid Suresi, 29; Haşr Suresi 2 de olduğu gibi.) Bu ayette ise tekilliği ifade eden "hu" eki kullanılmıştır. Bu durumda, ayette haber verilen, Hz. İsa (as)'ın ölümünden -yani yeryüzüne ikinci kez gelip biyolojik olarak ölümünden- önce, Kitap Ehli'nin kendisine inanacağıdır. (Doğrusunu Allah bilir.) Ayrıca Hz. İsa (as) döneminde Kitap Ehli tanımlamasına dahil olan bazı Yahudiler ona iman etmemekle kalmamış, onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır. Hz. İsa (as)'dan sonra yaşayıp ölen Yahudi ve Hıristiyanların ise Hz. İsa (as)'a -Kuran'da bildirildiği şekilde- iman etmiş olduklarını iddia etmek mümkün değildir. Sonuç olarak ayeti dikkatle değerlendirdiğimizde, anlamın şu şekilde olduğu sonucuna varmaktayız: "Hz. İsa (as) ölmeden önce tüm Ehli Kitap ona iman edecektir". Yani, Hz. İsa (as) ikinci kez dünyaya gelişinde tüm Kitap Ehli ona tabi olarak Müslüman olacak ve İslam ahlakı yeryüzüne hakim olacaktır. Ayrıca, ayette gelecekten bahsedildiği açıktır, çünkü Hz. İsa (as)'ın "ölümü" söz konusudur. Oysa o ölmemiş Allah Katına yükselmiştir. Hz. İsa dünyaya yeniden gelecek ve her insan gibi yaşayıp ölecektir. İkincisi Hz. İsa (as)'a tüm Ehli Kitabın iman etmesi söz konusudur. Bu da henüz gerçekleşmemiş ancak kesin olarak gerçekleşeceği bildirilen bir olaydır. Dolayısıyla buradaki "ölümünden önce" denilerek, zamirle bahsedilen kişi Hz. İsa (as)'dır. Kitap Ehli onu görüp bilecek, ona yaşarken itaat edecek ve Hz. İsa (as) da onların durumlarıyla ilgili ahirette şahitlik edecektir. (Doğrusunu Allah bilir.)
3. DELİL
Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda yeniden yeryüzüne döneceği
ile ilgili bir başka ayet de Zuhruf Suresi'nin 61. ayetidir. Bu surenin
57. ayetinden itibaren Hz. İsa (as)'dan bahsedilir:
Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak
verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla
gülüyorlar. Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o
mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler.
Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir. O, yalnızca bir
kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek
kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık;
yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı. (Zuhruf Suresi,
57-60)
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa (as)'ın kıyamet saati için bir ilim olduğu belirtilmektedir:
Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir
ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun.
Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)
Bu ayette Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda yeryüzüne dönüşü
haber verilmektedir. Çünkü Hz. İsa (as), Kuran'ın indirilişinden
yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk hayatını "kıyamet saati için bir bilgi"
yani bir kıyamet alameti olarak anlayamayız. Ayetin işaret ettiği
anlam, Hz. İsa (as)'ın, ahir zamanda, yeniden yeryüzüne döneceği ve
bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır. (Doğrusunu Allah bilir.) Bu
ayette geçen "O, kıyamet saati için bir ilimdir" kelimesinin Arapça karşılığı şu şekildedir: "İnnehu le ilmun lissaati." Bu ifadede yer alan "hu" zamirini "Kuran" olarak yorumlayanlar vardır. Ancak Kuran için "hu" zamiri
kullanıldığında mutlaka ayetin öncesinde veya sonrasında veya ayetin
içinde Kuran'ı anlatan başka ifadeler de bulunmaktadır. Başka bir konu
içinde "hu" zamiri ile Kuran'dan bahsedilmez. Ayrıca önceki ayete bakıldığına orada da açıkça Hz. İsa (as) kastedilerek "o" zamiri kullanıldığı görülecektir:"O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları'na bir örnek kıldık." Bu zamirin Kuran'a işaret ettiğini söyleyenler ise ayetin devamında geçen "Ondan kuşkulanmayın, bana uyun" ifadesini sözde delil olarak gösterirler. Ancak bu ifadenin öncesindeki ayetlerde tamamen Hz. İsa (as)'dan bahsedilmektedir. Bu nedenle "hu" zamirinin bir önceki ayetlerle ilgili olması ve Hz. İsa (as)'ı anlatması daha uygundur. Nitekim büyük İslam alimleri de bu zamiri gerek ayetlere gerekse sahih hadislere dayanarak Hz. İsa (as) olarak açıklamaktadırlar. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde şu şekilde açıklanmaktadır: Muhakkak ki o saat için bir ilimdir de –saatin geleceğini ölülerin dirilip, kıyam edeceğini bildiren bir delil ve alamettir. Çünkü İsa gerek zuhuru ve gerek emvati ihya (ölüleri diriltme) mucizesi ve gerek emvatın kıyamını (ölülerin kalkışını) haber vermesi itibarıyla kıyametin vaki olacağına bir delil olduğu gibi hadiste varid olduğuna göre eşratı saattendir (kıyamet alametidir).Çağdaş İslam alimlerinden Seyyid Kutub da tefsirinde, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden gelecek olmasının önemli delillerinden birinin bu ayet olduğuna dikkat çekmektedir. Kutub'un tefsirinde konu şöyle açıklanmaktadır: Hz. İsa (as)'ın kıyametin kopmasından önce yeryüzüne ineceğine ilişkin birçok hadis var dilimizde. Nitekim bu ayet de ona işaret etmektedir: "O, kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir." Yani Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne inmesi ile kıyametin kopmasının yakın olduğu bilinir. İkinci bir okuyuş tarzında ayet şöyle okunur: "Ve innehu le alemun lissati". Yani onun inişi kıyametin belirtisidir, alametidir. Her iki okuyuş tarzı da aynı anlamı ifade etmektedirler. Hz. İsa (as)'ın gökten inişi, doğru sözlü ve güvenilir Peygamberin -salat ve selam üzerine olsun- sözünü ettiği ve yüce Kuran'ın işaret ettiği bir gaybtır. Kıyamet gününe kadar değişmeden kalacak bu iki kaynaktan gelen bilgilerden başka, bu meseleye ilişkin olarak herhangi bir insanın söyleyebileceği bir söz olamaz. (Seyyid Kutub, Fizilali'l Kuran, http://www.sevde.de/Kuran-Tevsiri/Kuran_Tefsiri.htm)Kevseri, en eski akaid kitaplarında dahi bu ayetin Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne gelişine delil olarak kullanıldığını söylerken, Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde ise bu ayet şu şekilde açıklanmaktadır: Ve kıyametin yaklaşmış olması için İsa Aleyhisselam'ın bir alamet olduğunu ve kıyametin vuku bulacağına şüphe edilmeyeceğini haber veriyor... İsa Aleyhisselam'ın yeryüzüne nüzul edeceği de kıyamet şeriatinden sayılmaktadır... (Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, Cilt VII, 3292)Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, Kuran'da hiçbir peygamberin kıyamet için bir ilim olmasından bahsedilmemektedir. Hz. Muhammed (sav), Hz., İbrahim (as), Hz. Nuh (as), Hz. Musa (as), Hz. Süleyman (as), Hz. Yusuf (as), Hz. Davud (as), Hz. Yakup (as) ve diğer birçok peygamberin hayatı Kuran'da detaylı olarak anlatılmakta, ancak hiçbiri için bu ifade kullanılmamaktadır. Bu da, Hz. İsa (as)'ın -Allah'ın takdiri olarak- diğer peygamberlerden farklı bir özelliğe sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu özellik, Hz. İsa (as)'ın Allah Katına alındıktan sonra yeniden yeryüzüne gönderilecek olmasıdır. (Doğrusunu Allah bilir.)
4. DELİL
Hz. İsa (as)'ın ikinci gelişine işaret eden başka ayetler de şöyledir:
Hani Melekler, dediler ki: "Meryem,
doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı
Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu,
saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de,
yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir.
"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?"
dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar
verirse, yalnızca ona "Ol" der, o da hemen oluverir. Ona Kitabı,
hikmeti, Tevratı ve İncili öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 45-48)
Ayette, Allah'ın Hz. İsa (as)'a, Tevrat'ı, İncil'i ve bir de "Kitabı" öğreteceği haber verilmektedir. Aynı ifade Maide Suresi'nin 110. ayetinde de yer almaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu
İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile
destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun.
Sana Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan
kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun..." (Maide Suresi, 110)
Her iki ayette de geçen "kitap" ifadesini
incelediğimizde, bunun Kuran'a işaret ettiğini görürüz. Ayetlerde
Tevrat ve İncil dışında gönderilen son hak kitabın Kuran olduğu
bildirilmektedir. (Hz. Davud (as)'a verilen Zebur da Eski Ahit'in
içindedir) Bunun yanında, yine Kuran'ın bir başka ayetinde, Al-i İmran
Suresi 3. ayette, "kitap" kelimesi, İncil ve Tevrat'ın yanında Kuran'ı ifade etmek için kullanılmıştır:
Allah... O'ndan başka İlah yoktur.
Diridir, kaimdir. O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı
olarak indirdi. O, Tevrat ve İncil'i de indirmişti. (Al-i İmran
Suresi, 2-3)
Kitap kelimesinin Kuran'a işaret ettiği diğer bazı ayetler de şu şekildedir:
Allah Katından yanlarında olan
(Tevrat)ı doğrulayan bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar
edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu
inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir. (Bakara
Suresi, 89)
Öyle ki size, kendinizden, size
ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek
ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi,
151)
Bu durumda, Hz. İsa (as)'a öğretilecek olan üçüncü "Kitab"ın
Kuran olduğu ve bunun da ancak Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda dünyaya
dönüşünde mümkün olabileceği açıktır. Çünkü Hz. İsa (as) Kuran'ın
indirilmesinden yaklaşık 600 sene önce yaşamıştı. Bununla birlikte,
Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde Hz. İsa (as)'ın dünyaya
ikinci kez gelişinde İncil ile değil Kuran'la hükmedeceği bildirilmiş
olması da bunun bir delilidir:Kırk (40) yıl Allah'ın Kitab'ı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 92)Bu ifadeden de açık olarak anlaşıldığı gibi Hz. İsa (as) yeniden yeryüzüne geldiğinde, Kuran'da yer alan hükümler ile hükmedecek, Hz. Muhammed (sav)'in sünnetini devam ettirecektir. Bu da ayetlerdeki manaya tam olarak uygun düşmektedir. (Şüphesiz doğrusunu Allah bilir.) Bu ayetlerde dikkat edilmesi gereken bir başka bilgi de, Hz. İsa (as) için bildirilen söz konusu ifadenin -bir önceki konuda olduğu gibi- başka hiçbir peygamber için bildirilmemiş olmasıdır. Örneğin Hz. Musa (as)'a Tevrat'ın indirildiği, Hz. İbrahim (as)'a verilen sahifeler olduğu, Hz. Davud (as)'a Zebur'un vahyedilmiş olduğu Kuran'da bildirilir. Ya da peygamberlerin kendi dönemlerinden önce indirilen kitaplar varsa, bu kitapları bildikleri haber verilir. Ancak peygamberlerin hiçbiri için, kendi dönemlerinden sonra indirilecek olan bir kitabın daha onlara öğretildiği haber verilmez. Kendisinden önce indirilen, kendisine vahyedilen ve kendisinden sonra indirilecek olan kitabı bildiği haber verilen tek peygamber Hz. İsa (as)'dır. Bu da, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne geleceğinin ve ikinci kez geldiğinde kendisinden sonra vahyedilmiş olan kitapla yani Kuran'la hükmedeceğinin işaretlerinden biridir. (Doğrusunu Allah bilir.)
5. DELİL
Tüm bunların yanında "Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..." (Al-i
İmran Suresi, 59) ayeti de Hz. İsa (as)'ın dönüşüne işaret ediyor
olabilir. Tefsir alimleri genellikle bu ayetin her iki peygamberin de
babasız olma özelliğine, Hz. Adem'in Allah'ın "Ol" emriyle topraktan yaratılması ile Hz. İsa (as)'ın yine "Ol"
emriyle babasız doğmasına işaret ettiğine dikkat çekmişlerdir. Ancak
ayetin bir ikinci işareti daha olabilir. Hz. Adem (as) cennetten nasıl
yeryüzüne indirildiyse, Hz. İsa (as) da ahir zamanda Allah'ın Katından
yeryüzüne indirilecek olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Görüldüğü gibi
Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden döneceğine ilişkin olarak Kuran'da
geçen ayetler çok açıktır.
6. DELİL
Kuran'da Hz. İsa (as)'ın Allah Katına alındığını ifade eden bir diğer ayet ise Meryem Suresi'nde şöyle haber verilmektedir:
"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem Suresi, 33)
Bu ayet Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetiyle birlikte
incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran
Suresi'ndeki ayette Hz. İsa (as)'ın Allah Katına yükseltildiği ifade
edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi
verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi'nin 33. ayetinde Hz. İsa (as)'ın
öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa
(as)'ın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra vefat
etmesiyle mümkün olabilir. (Doğrusunu Allah bilir)
7. DELİL
Hz. İsa (as)'ın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir
başka delil ise Maide Suresi'nin 110. ayetinde ve Al-i İmran Suresi'nin
46. ayetinde geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyrulmaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu
İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile
destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla
konuşuyordun…" (Maide Suresi, 110)
"Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 46)
Bu kelime Kuran'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece
Hz. İsa (as) için kullanılmaktadır. Hz. İsa (as)'ın yetişkin halini
ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde çevrilmektedir. Hz. İsa (as)'ın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında göğe yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbni Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa (as)'ın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa (as)'ın nüzulüne dair bir delil olduğunu söylemektedirler. (Muhammed Halil Herras, Faslu'l-Makal fi Ref'I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi'd-Deccal, Mektebetü's Sünne, Kahire, 1990, s. 20)Kuran ayetlerine bakıldığında bu ifadenin, yalnızca Hz. İsa (as) için kullanıldığını görürüz. Tüm peygamberler insanlarla konuşup, onları dine davet etmişlerdir. Hepsi de yetişkin yaşlarında tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Ancak Kuran'da diğer peygamberler için bu şekilde bir ifade kullanılmamaktadır. Bu ifade sadece Hz. İsa (as) için kullanılmıştır ve mucizevi bir durumu ifade etmektedir. Çünkü ayetlerde birbiri ardından gelen "beşikte" ve "yetişkin iken" kelimeleri iki büyük mucizevi zamana dikkat çekmektedirler. Nitekim İmam Taberi, Taberi Tefsiri isimli eserinde bu ayetlerde geçen ifadeleri şu şekilde açıklamaktadır: Bu ifadeler (Maide Suresi, 110), Hz. İsa (as)'ın ömrünü tamamlayıp yaşlılık döneminde insanlarla konuşabilmesi için gökten ineceğine işaret etmektedir. Çünkü o, genç yaştayken göğe kaldırılmıştı…Ancak bazı kişiler "yetişkin" kelimesini gerçek anlamından uzaklaşarak yorumlamakta ve Kuran'ın genel mantığı içinde değerlendirmemektedirler. Bu kişiler peygamberlerin her dönemde olgun ve kemale ermiş kimseler olduklarını, dolayısıyla bu ifadenin peygamberlerin tüm hayatlarına işaret ettiğini öne sürerler. Elbette peygamberler Allah'ın kemale eriştirdiği, olgun kimselerdir. Ancak Allah Ahkaf Suresi'nde olgunluk yaşının 40 yaş olduğuna işaret etmektedir. Ayette şu şekilde bildirilir:
Biz insana, 'anne ve babasına'
iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu
güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi,
otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a
ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete
şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham
et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana
yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım." (Ahkaf Suresi, 15)
"Kehlen" kelimesinin açıklamaları da,
Kuran'da yer alan diğer bilgiler gibi, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne
gelişine işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Kuran'da yaşamı sırasında yeryüzünden yüzlerce yıl ayrılıp sonra dönen başka örnekler de haber verilmektedir. Yüz yıl sonra diriltilen adam
Ya da altı üstüne gelmiş ıssız duran
bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah burasını
ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah onu yüz yıl
ölü bıraktı sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O:
"Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır yüz yıl
kaldın böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış; eşeğine
de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız
içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz sonra da
onlara et giydiriyoruz?" dedi. O kendisine (bunlar) apaçık belli
olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah
herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 259)
Önceki sayfalarda belirttiğimiz gibi ayetlerde Hz. İsa
(as)'ın canının alındığından bahsedilmemektedir. Yukarıda verdiğimiz
ayette ise tam bir ölüm (mevt) söz konusudur.
Dolayısıyla kesin olarak ölen bir insanın bile Allah'ın dilemesiyle bu
dünyada tekrar diriltildiği Kuran'da bildirilen bir gerçektir. Kuran'da
buna benzer başka olaylardan da örnekler verilmektedir.
Kehf Ehli'nin yıllar sonra uyandırılmaları
Konuya işaret eden diğer bir örnek ise Kehf Suresi'ndeki "Ashab-ı Kehf" kıssasındadır. Allah'ın, yaşadıkları dönemin din karşıtı hükümdarının zulmünden korunmak için mağaraya sığınan bir grup gencin durumunu haber verdiği bu kıssada, onların uzun yıllar uyuduktan sonra tekrar uyandırıldıkları anlatılmaktadır. Ayetler şöyledir:
O gençler mağaraya sığındıkları zaman
demişlerdi ki: "Rabbimiz Katından bize bir rahmet ver ve işimizden
bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 10-11)
Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar
(derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana
çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş
olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı.
Böylece, aralarında bir sorgulama
yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi
ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç
saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı
Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de,
hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak
oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf
Suresi, 18-19)
Kuran'da gençlerin mağarada kaç yıl kaldıkları tam olarak
bildirilmez. Bunun için “yıllar yılı" tabiri kullanılır, ki sürenin çok
kısa olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ayrıca kalış süresiyle ilgili
insanların tahmini de oldukça uzun bir süre olan 309 yıldır:
Onlar mağaralarında üç yüz yıl
kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. De ki: "Ne kadar kaldıklarını
Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel
görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi
yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi,
25-26)
Dünya şartlarına göre insanların böylesine uzun bir süre
uyumaları mümkün değildir. Dolayısıyla bu ayette bildirilen uyku bizim
bildiğimiz anlamda bir uykuya değil, Kehf Ehli'nin zaman ve mekanın
olmadığı farklı bir boyuta alınmalarına ve yeniden dünyaya
gönderilmelerine işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Tıpkı uykudan uyanan insanlar gibi bu kişiler de yeniden hayata dönmüşlerdir. Benzer bir şekilde, Hz. İsa (as) da zamanı geldiğinde tekrar dünya üzerinde yaşamaya dönecek, Allah'ın ona bahşettiği şerefli sorumluluğunu yerine getirdikten sonra, "Dedi ki: "Orada (dünyada) yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız." (Araf Suresi, 25) hükmünün bir gereği her insan gibi dünyada ölecektir. (Doğrusunu Allah bilir.) |
||||||
HADİSLERDE HZ. İSA (AS)'IN İKİNCİ KEZ YERYÜZÜNE DÖNÜŞÜ
|
||||||
Hz. İsa (as)'ın Allah Katında diri olduğu ve ahir zamanda
yeryüzüne yeniden gelecek olması hadislerde detaylı olarak yer
almaktadır. En büyük ve güvenilir hadis kaynakları olarak kabul edilen Kütüb-i Sitte'de, İmam Maliki'nin Muvatta'sında, İbn Huzeyme ve İbn Hibban'ın Sahih'lerinde, İbn Hanbel ve Tayalisi'nin Müsned'lerinde
Hz. İsa (as) ile ilgili hadisler bulunmaktadır. Ayrıca pek çok İslam
alimi, Hz. İsa (as)'ın ölmediği ve yeryüzüne yeniden geleceğine dair
araştırma ve incelemeler yapmışlar, bu konuda kaynak eser konumunda
olan çeşitli kitap ve risaleler hazırlamışlardır. Hz. İsa (as)'ın Allah Katında diri olduğu ve yeniden dünyaya geleceği konusunda kanaat belirten İslam alimlerinin başında mezhep imamımız olan Ebu Hanife gelmektedir. Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber adlı eserinin son bölümünde şunları bildirmektedir:
Deccal'in, Ye'cüc ve
Me'cüc'ün çıkması, Güneş'in batıdan doğması, Hz. İsa (as)'ın gökten
inmesi ve diğer kıyamet alametleri, sahih haberlerde aktarıldığı üzere,
haktır, olacaktır. (Ebu Hanife, Nu'man b. Sabit (150/767), Fıkh-ı Ekber, Çeviren: H. Basri Çantay, Ankara, 1982)
Hz. İsa (as)'ın gelişi konusunda nakledilen hadisler
tevatür derecesindedir. Birçok araştırmacı da alimlerimizin görüşlerinin
bu yönde olduğunu aktarmaktadır. Tevatürün tanımı Büyük Lugat'te şöyle yapılmaktadır: Tevatür: Kuvvetli haber, içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber. Mütevatir hadis ise, yalan üzerine birleşmeleri düşünülemeyecek kadar kalabalık olan bir cemaat tarafından rivayet edilen hadislere denir. İslam alimi Seyyid Şerif Cürcani, mütevatir hadis kavramını şöyle açıklamaktadır: Haber-i mütevatir, ravileri çoklukta o dereceye ulaşan bir haberdir ki, adete göre, o kadar çok rivayetçinin yalan üzerine birleşmeleri imkansız olur. Bu durumda rivayet edilen haber hakkında lafız ve mana tutuyorsa buna, "mütevatir-i lafzi" denir. Eğer hepsinin arasında müşterek manada ittifak olmakla beraber lafızlar (sözler) arasında ihtilaf bulunuyorsa buna, "mütevatir-i manevi" denir. (Muhtasar-ı Seyyid-i Şerif, s. 46)Hz. İsa (as) ile ilgili hadis-i şeriflerin bazıları ise şöyledir:
Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek... (Sahih-i Müslim, Bir Şerhin-Nevevi, Cilt II, s. 192; Kitab-ul İman, Bab-u Nuzül-i İsa İbn-i Meryem, Kenzul Ummal, 14/332)
İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam olarak inmedikçe kıyamet kopmayacaktır... (Sünen-i İbni Mace, 10/340)
Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa'nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır... (Ebu
Hureyre ra / Buhari, Büyu 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242
(155); Ebu Davud, Melahim 14 (4324); Tirmizi, Fiten 54 (2234)
Nihayet Meryem oğlu İsa
iner ve Müslümanların emiri ona: "Gel, bize namaz kıldır" der. Bunun
üzerine Hz. İsa: "Hayır, Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir
kısmınız diğer bir kısım üzerine emirlersiniz" der. (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 209)
Onunla (Hz. İsa ile)
benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O (Hz. İsa) şüphesiz inecektir.
Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı
renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da
saçından su damlayacaktır. İslam için (ilmi)mücadele
edecektir. Deccaliyeti kaldıracak, sonra yeryüzünde tam kırk sene
kalacak. Sonra ölecek ve namazını Müslümanlar kılacaklardır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5. cilt, s. 380)
"İmamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu (İsa) içinize indiği zaman acaba nasıl olursunuz?" buyurdu. (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 208)
|
||||||
SAYIN ADNAN OKTAR'IN HZ. İSA (A.S.) BU YÜZYILDA YERYÜZÜNE DÖNMESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARI
|
||||||
|
Hz. İsa (as) Hayatta mı?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder